2.9.13

Zorunlu

Ben içindeyken yıkıldı bütün evlerim
Aşk yuvası değildi hiç biri
Zorunlu beraberliklerden ibaretti
Peynir, zeytin ve tokatla dökülen bir çay
Soğuk suratlı kahvaltılar...
Okul çantası yerine, abimin boya sandığı
Tanrısı gibi hayat verdiğim tahta bebeğim
Resmi hep aynı karanlık sabahların
Geceyi taşıyoruz her sabaha yine
Unutmuyoruz dünü ve unutturmuyoruz
Birbirimize olan paslı zincirlerin bağlılığını
Bağımlısı olmuşuz mutsuzluğun
Başka bir hayat için hayal bile kurmuyoruz

Yağmurumsun Yılda Bir Kez

Sen yağmurumsun
Yılda bir kez yağan
Ben ise kaktüs çiçeği
Biriktiririm seni
Bağnaz olurum
Başka hiçbir düşünce barındırmam
Bir damla su için yansam da
Yağmurdan ötesine aldanmam
Zin olur, Mem'den başkasına yar olmam

5.8.13

Yaşlandı Aşk...

Gece aşkı barındırmayacak kadar yorgun
Saatlerce bakakalsan da uykusuz duvarlara
Başından eksik olmaz duman
Asık suratlı, çekilmez, yaşlı ve durgun

27.5.13

Deniz kadını

Korkaklık şiirlerimize gömüldü artık
Sıyırıp attık üstümüzdeki kirli kumaşı
Derin bir nefes aldık son kez
Maviliklerin uçsuzluğunu bucaksızlaştırmaya dalıyoruz
Siz çağırmadan biz geliyoruz
Solungaçlarımıza kaldı gerisi
Artık büyüdük deniz kızı değiliz
Kadını denize, denizi kadınlığa dönüştürmeğe geliyoruz

DUVAR SAATİ GİBİYİM

Gece yarılarına kaldım gene
Karanlığı gösteren bir duvar saati gibi
Bekliyorum öylece kalakalmış
... Belki bir ışığı yakan ve saate bakan çıkar diye
Sarhoş olmak isterdim, süzülüp akmak
Tutunmak, dik durmak zorunda kalmadan
Birilerinin kahrımı çekmesini isterdim
Hatta kahve yapmasını
Çok mu şey istiyorum?
Işıkları yakmasını ve bana bakmasını bekliyorum
Uzun zaman geçirdim
Tek başıma asılı olduğum yerde
Sarkacımdan gelen tık tık sesleri
Yorulmuş gibi uyumayı bekliyorum
Bitsin artık içimdeki bu bekleyiş
Kiralık da olsa tutulsun şu kahrolası ev
Tutulsun da bir daha terkedilmesin
Çocuk cıvıltıları yada karı koca kavgası
Bekliyorum...
Çok mu şey istiyorum?


S.Demir

26.5.13

Bu yüzden yandım

Bir ateştim ben
Herkesin dokunmaktan korktuğu
Uzak durdular benden
Yangındım ben, kendi cürmümde kaldım
Yakmadım kimseyi
... Uzaktan izlediler, bir damla suyu çok görüp
Yüreğimden tutuştum, önce sol yanımdan
Gözlerimden düştü suyum
Yetişmedi...
Damlardan atladı içimdekiler
Kaçtılar benden
Bir ülke yaktım ben hırsımdan
Gayrı meşru olduğumdan
Ana vatanımı, baba toprağında yaktım
En çok ben istedim yok olmasını
En çok ben istedim ortadan ikiye ayrılmasını
Bendim her şeyin başı
Yandıysam bu yüzden yandım
Benim olmayan bir ülke için
Yaktıysam bu yüzden yaktım
Anamın vatanını, babamın toprağını
Benim olmayan bir ülke için yandım ben
Yandıysam tek başıma yandım
Suyunuzdan bir damla istemeden ben
S.Demir

23.5.13

Ne çektik beee

Ne çektik beee
Olmadık şeylerden korktuk
Olmadık yalanlarla üstünü örttük
Palazlandık büyüdük
Büyük olmaktan korktuk
...
Türlü entrikalar dolandı etrafımızda
Biz açık vermekten korktuk
Suçlandık bir parça süslensek
Göze batmaktan korktuk
Hem aşağılandık hem de en çok istenen olduk
Nefret ettik kimliğimizden
Özene bezene özenti olduk
Başımızı eğdik yere yakın durduk
Bırak uzamayı bir arpa yol gidemez olduk
Önce erkek olamadığımıza hayıflandık
Sonra kadın doğduğumuza utandık
Çivili taraklarla tarayıp ipek saçlarımızdan olduk
Gün yüzü görmemiş beyaz tenimizi ve
Açık alnımızı güneş yanıklarıyla örttük
Zaman gizledi kimliğimizi, artık utanmıyoruz
Utanılacak bir güzelliğimiz kalmadı,
Bize kim olduğumuzu unutturdular
Bizde ses çıkarmadan yavaşça unuttuk...

1.4.13

Suç....

Suçlu büyüdük biz
İlk suçumuzdu fakirlik
Gerisi çorap söküğü
Kirletmekti üstümüzü anne için suç
Eve ekmek getirememekti baba için suç
Gecikmekti okula öğretmen için suç
Sokakta gezmekti eğer yoksulluk kokuyorsan suç
Evlenmek istersen helal süt emmiş biriyle
Yoksa kendi evin, hayal etmek de suç
Suçlu büyüdük biz
İlk suçumuzdu fakirlik
Gerisi çorap söküğü...

27.3.13

.......

Kurumuş yapraklar düşüyor mezarına, rüzgara dargın,

Vatanını bırakıp kaçmış gibi korkak ve savunmasız

Annesini yitirmiş bir bebek gibi çaresiz

Aşkla yoğurulmuş hamurdan çıkan ekmek kokusuna hasret

Yorgun ayaklarım koşar sana

Kafamda isyanına karşı gelen, duyamadığın feryadım

Yanlışlardan ördüğüm siyah kaderimin yegane doğrusu

Nerdeyse yanlışın oraya geleyim

Nerdeyse hataların söyle oraya geleyim

Doğrularımı bırakırım senin için

Saçımın örgüsünü açar gibi

Yanında yaralı bir kuş için yer varsa

Gelirim, kaldığım yerden kaçar gibi

Tozlu toprağı gökyüzü sayar gelirim sana doğru uçar gibi

8.3.13

Sade biz mi böyle idik

Biz eski dosttuk
Düşman olamazdık
Bazen aç yattık bazen de toktuk
Kimse bilmezdi bizi bizden başka
Kahrolası dünyada
Bir vardık, bir de yoktuk


Soyulduk soğan olduk
Dirildik aşık olduk
Savaşmadan öldük biz
Öyle haybeye yok olduk


Soruyu ezelden cevaplamışız
Yarına çıkmaya endişeli
Ateşe maşa olmuşuz
Kahpe bedenler içinde
Kiralık kalplerde yaşlanmışız
Giydiklerimiz bir kemik bir de deri


Açız, açıkta kalmışız
Kimsenin yüreğinde mülkümüz yok
Kırıktı hep pencere camımız
Kara kışı iliklerimizde
Soğuğu ciğerimizde taşımışız


Gene de satmadık dostluğumuzu
Sattılar da giysimizi postumuzu
Beş kuruşa vermedik salt gururumuzu
Yerlere serdilerse de onurumuzu