19.9.12

...........

Vuslat zamanı geçti
Aşk ekip hasreti biçti
Mutluluğun treni çoktan kaçtı
Kendi ipini kendisi çekti
Bu çıkmaz yoluda kendisi seçti...

.......

Ben doğduğumda yetmiş yaşındaydım
Yetmememiş gibiydim zamana
Tersti bişeyler
Daha da büyüdüm
Büyütüldüm zorla
Zorladım herşeyi yoluna sokmak için
Yol bozuktu kafam gibi
Son damlası işte göründü gene şişenin dibi
Boşver...
Nasılsa artık heryer cehennemin yetmiş kat dibi...

............

Sessiz harflerle dolu cümlelerim
İçimden gelenleri hep içimden söyledim
Duyamassın...
Düzeltemessin yanlışları
İstemessin belki
Bi tarafı hep karanlıktı umutların
...
Sersefil ve yorgundu güneşi kovalamaktan
Bakışları yere bakıyordu çocuklarımın
Ağlamaklıydı
Kepçeyle almaktaydı
Kaşıkla verdiğini
Kağıttan gemilere yükledim istikbalimi
Sonu hep muammaydı
Bir musubet binlerce nasihata bedeldi
Belirsizdi hep rotası
Rüzgar kafasına göre esmekteydi...
Devamını Gör

..........

Zaman kimine ilaç kimine zehir
Durgunlaşır damarlarındaki bu deli nehir
Kimisi başına buyruk kimisi esir
Aklını yetim bırakır acıların
Sabrının sınırına etmez tesir

Kimbilir belki layığımız buydu
Belki yaptıklarımızın mükafatıydı
Belliki daha sonralarına sakladığımız mutluluğumuz
Kaldırıldığı tozlu raflarda unutuldu....

Eylül vedası...

Bana yorgunluğumu unutturuyordu gülüşün
Fark ettinmi bilmem
Sen zamanı durdururdun bakışlarınla
Ben neylerim sende böyle yaparsan
Sende vazgeçersen nefes almaktan
Ben yapamamki bir daha korkarım yarım kalmaktan

Acısı keskin... yorgun kalbim kaldırırmı ki
Sensizliği toparlayamam arkandan
Sonbaharamı özendi
...

İlkbaharı kıskandıran güzelliğin
Nedir o dilinin altındaki nedir gizlediğin
Yak o zaman gitmeden eşyalarını
Kaldır at masamda duran fotoğrafını
İstemem senden sonra ne aklımı nede sabrımı
Varsa yoksa yanlızlık
Nasıl koyarsa koysun artık sensizlik
Sen pes edersen zaten
Senden sonra zavallı aklıma yakışacaktır sadece delilik

...........

Dört kardeştiler ikisi erkek, ikisi kız
Dört kardeş bir anne tek soba,
ve bir türlü ısınmayan tek göz oda,
Kaderleri aynı
Yalın ayakları, aç karınları
ve kurumaya hasret göz pınarları
Unutulmuş yaşlı kentin kenar mahallesindeki
Kirletilmiş hayatları

......

Koşarak ve giderek uzaklaşıyorum
Arınıyorum insanlardan bilerek ve isteyerek
Kırık hayallerimide yanıma alarak
Toparlıyorum dağınık aklımı
Mazidekileri silerek
Boşunu ve dolusunu dert etmeyerek
Hırsızlığa ve haksızlığa boyun eğerek
Yardıma muhtaç vicdanları
Birbirlerine emanet ederek
Silerek gidiyorum
...
Düzeltemediklerimin üzerini çizerek
Başarısızlıkları ve yenilgiyi kabul ederek
Gidiyorum...
Koşarak! Bilerek! ve İsteyerek!...

.......

Sonbaharımsın yalın ayak,yaprak hışırtısı
Atların ürkekliği gibi kaçak halin

Ben sende özgür ve yine sana tutuklu
Başı bozuk öfkelerin sınırında

Bir sarhoş cesaretiyle anlatıyorum
Sende duran saatimi hep daha geriye alarak

Sabahlar olmasın bırak
Ben durdurdum geceyi sende....

S.Demir...










1.9.12

.......

Yılların eskitemeyeceği bir dostluk bırakırken bana,
Vedalar kör bir bıçak olacak,
Kes bakalım ağır ağır kesebildiğin yerden,
Git hadi sende git uzaklaş kendine yeni mekanlar bul,
Sende benze diğerlerine, sende bırak beni,
Saymaktan yorulduğum gün ol hafta sonu ol beklediğim,
Ay sonu ol sonu gelmeyen,
Hadi sende git
Sende diğerleri ol yabancı ol yalancı mutluluğuma....